Rakı kışın sıcak bir meyhanede mi, yoksa yazın deniz kıyısında mı daha güzel?
Bazı akşamlar rakı sofrası, yalnızca masadan ibaret kalmıyor; mekânla birlikte bambaşka bir hikâyeye dönüşüyor. Mevsim de mekân da rakı sofrasının ruhunu değiştiriyor, bambaşka bir tona bürüyor. Bir tarafta buğulu camlı, hafif loş, sıcak bir meyhane; diğer tarafta deniz kenarında, gün batarken kadeh tokuşturmalı, bol deniz mahsullü bir rakı sofrası var. Rakının tadı elbette aynı şişeden çıkıyor ama hikâyesi mevsime göre bambaşka yazılıyor.
Akşam güneşini batırırken masadaki kavun–peynir ikilisi, elinizde buz gibi bir rakı bardağı, dostlar ve deniz kenarında dalgaların sahile vuruşu… Anlayamazsınız. Şaka bir yana, deniz kenarında rakı masası insana “Böyle akşamlar hiç bitmese” hissini bolca verir. Kimse dünyayı kurtarmaya çalışmaz; konu dönüp dolaşıp “Tatile yine buraya geliyoruz” ya da “Keşke burada yaşasak”a bağlanır. Sanki hiç dert tasa yokmuş gibi küçük bir illüzyon yaratır insanda.
Kış akşamı meyhaneye gitmenin ayrı bir tadı var. Dışarıda yağmur, kar, rüzgâr; içeride ise resmen masana sığınıp küçük bir güvenli alan yaratmak. Dışarıdaki soğuktan içeri adım attıktan sonraki o sıcaklık, masada sevdikleriniz, rakı ve meze kokusu… Kışın meyhanede rakı, eğlenmenin yanında biraz da olan biteni konuşmak, sıcak bir ortamda arkadaşlarla iki lafın belini kırmak ve kalkarken “İyi ki çıktık evden” diyebileceğiniz müthiş bir akşam yaşamak aslında.
Peki siz, yaz rakıcısı mısınız, kış rakıcısı mı?
