Rakı içerken caz dinlenir mi?
Cevap veriyoruz: Evet.
Frank Sinatra, 13 Temmuz 1939’da ilk kez stüdyoya girerek Harry James’in orkestrasıyla From The Bottom of My Heart ve Melancholy Mood şarkılarını plak için kaydetti. Müzik dünyasının bu önemli dönüm noktasının yıldönümünde rakı ve caz ilişkisini masaya yatıralım dedik.
Çok sevdiğimiz yemek ve içki eleştirmeni, akademisyen Vedat Milor’un geçtiğimiz hafta ara çayı hakkındaki yorumu biraz kalbimizi kırdı. Çünkü biz rakının özgürlüğüne inanıyoruz. Arada çay içmek isteyen çay içer, caz dinlemek isteyen de caz dinler. Herkesin kararına kimse karışamaz!
Meyhanede caz mı olur?
Rakı denince akla Türk Sanat Müziği ya da Arabesk gelir, daha doğrusu gelirdi (bizden önce). Bu klişeyi büyük ölçüde yıktığımızı biliyoruz. Öyle olmasa Beatles’lı, Pink Floyd’lu kadehlerimize bu kadar teveccüh etmezdiniz.
En sevdiği içki rakı olan metalcilerin, hep meyhanede buluşmak isteyen punkçıların ülkesi burası! Peki caz? Caz rakıya yakışır mı? Hem de nasıl. Her ne kadar dilimizde “caz yapma” diye amiyane bir tabir olsa ve caza “üst sınıf” bir müzik gibi bakılsa da caz dediğimiz şey nihayetinde işçi sınıfının müziğidir. Öyle ki Adorno, -hani bizdeki arabesk eleştirileriyle paralel bir yorumla- cazı, müziği bayağılaştırdığı için eleştirmiştir. Halkın müziği yani caz. Pek tabii meyhaneye de girecek.
Hemen bir örnekle argümanımızı destekleyelim: Türkiye’de caz müzik çalan meyhaneler var. Örneğin, Antalya’da “Caz makamında içkili lokanta” olarak kendini konumlandıran Zaruri bunlardan biri. Burada bir yandan rakınızı içip mezelerinizi yerken bir yandan da muhabbet edip caz müziği dinleyebilirsiniz. Böyle bir talep olmasa piyasa neden arz etsin, değil mi?
Cem Aksel’in sahnesinde rakı
Bu örnek kesmedi mi? O zaman argümanımızın arkasını daha da sağlam bir kayaya yaslayalım. Türkiye’de caz müziğin en usta isimlerinden Cem Aksel’e de ikna olmayacak değilsiniz herhalde?
Cem Aksel; Bülent Ortaçgil’den Kamil Erdem’e, Erkan Oğur’dan Gürol Ağırbaş’a, Onno Tunç’tan caz müziğimizin özel ismi Sibel Köse'ye, pek çok dev isimle birlikte Türkiye sahnelerinde ve dünyanın her yerinde çalarken adını müzik tarihimize yazdırmış bir davulcu, virtüöz, eğitmen. Aksel’i sahnede dinleyenler bilir: Üstat bugün pek yapmasa da yakın zamana kadar davulunun yanından rakıyı eksik etmez, sahnede üçüncü dördüncü eli de varmış gibi çalarken bir yandan da rakısını yudumlarmış. Bakın rakı içerken caz dinlemek demiyoruz, caz İCRA EDERKEN rakı içmekten bahsediyoruz. Bu çıtayı aşan olmaz herhalde.
Hülâsa
Rakı, âdâbı üzerine en çok söz söylenen içkidir. Biz de bunların birçoğunu, hele ki Vefa Zat gibi usta isimlerden çıkan ahkâmları gururla sunduk bu zamana kadar. Ama aynı zamanda rakı hiçbir kısıtlamaya da gelmez. Nitekim rakının erkek içkisi olarak görüldüğü zamanları biliyoruz. Rakının kadınlarla olan ilişkisini vurgulayarak bu klişeyi yıkanlardan biri de Anason İşleri olmuştur.
Bu yüzden rakı sadece belli bir müzikle içilmez diyebiliyoruz göğsümüzü gere gere. Rakı, içli içkidir. Sizi ne içlendiriyorsa onunla iyi gider. Ne demişler; “Hayat caz gibidir; ne kadar doğaçlama yaparsanız o kadar iyi.”
