Patriyot Hayati

Asıl adı Hayati Tözün;

Devrinin gece hayatının unutulmaz simaları arasında bulunan eski tüfek sosyalist, çok yönlü kültür adamı. Yunan muhaciriydi, Yunancada hemşeri anlamına gelen, gerçek adını bile unutturan Patriyot sanını çok sevdi. Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki öğrenimini 1948’de hocalarının (Behice Boran, Niyazi Berkes, Pertev Naili Boratav) uzaklaştırılması sonucu yarıda bıraktı. 1951’de TKP davası dolayısıyla tutuklandı, beş yıl hapis yattı, Niğde’ye sürgüne gönderildi.

Varlıkla tam yoksulluk arasında akıp geçen bir hayat yaşadı, çeşitli işlerde çalıştı, çok zor günler geçirdi, düpedüz aç kaldığı oldu Patriyot Hayati’nin. Ama kuru ekmeğin bile zor boy gösterdiği sofrasında her zaman lacivert takımı, kolalı beyaz gömleği, şık kravatıyla oturdu. Bu yönüyle de bir söylenceydi.

Portresini çizerken “Taşlıtarla’da gecekonduda otururdu: Dışı dobra konak, içi bahanesiz saray” diyen Cemal Süreya, masalardan, sohbetlerden geçerek Patriyot Hayati’nin izini şu sözlerle sürdü: “Bakarsınız, 1940’lı yılların ilk yarısında Aka Gündüz’ün, Nurettin Artam’ın masasında; sonra bakarsınız, o yılların ikinci yarısında Şükran Lokantası’nda Dıranas’la, Cahit Sıtkı’yla, Orhan Veli’yle beraber; Kürdün Meyhanesi’nde acılı kuşak şairleri arasında; Mehmed Kemal’le tavla oynuyor; Ruhi Su ile Nusret Hızır’ın arasına oturmuş.” Dostu Ahmet Oktay, Patriyot konuşuyor, elleri kuşlarmışçasına dizesini yazdı, bir başka dostu Edip Cansever ise, Bir gün bile ölmezsin benim sözlüğümde dizesiyle bıraktı onu.

Rakı Ansiklopedisi’nden alınmıştır.
Paylaş: