Müstehcenlik Meyhanesi

Çilingir sofrasından, meyhaneden, içmekten bahsetmenin neşemizi korumaya dair bir yanı var. Bazen farkında olmasak bile.

Ece Temelkuran'ın, Feridun Nâdir'in ilk kitabı Rakı Felsefesine Giriş için yazdığı önsöz sizlerle.

“Ne yapacağımıza hiç karışmadığını çok fazla söyleyen ama ne yaptığımıza, kimi sevdiğimize, ne söylediğimize, ne düşündüğümüze, hatta en ayıbı ne yiyip ne içtiğimize çok meraklı bir iktidar altında yaşıyoruz. Gizli gizli yapalım istiyor her şeyi. Gizlenip öpüşelim, saklanıp içelim, perdeleri kapatıp konuşalım, kafamızı bir yastığın altına sokup düşünelim… İstediği şu: Utanalım!

Kendimiz gibi olduğumuz, kendimiz gibi yaşadığımız her an sanki müstehcen bir işle uğraşıyormuş gibi eksiklenelim. Saklana saklana kokuşalım, onurumuzu, gururumuzu kaybedelim. Biz de bunu istemiyoruz işte. Biz illa içelim, illa sevelim, illa bacaklarımızı gösterelim, illa her şeyi söyleyeyim peşinde değiliz. Ama biz, onurumuzun peşindeyiz, insan olmaktan kaynaklanan gururun peşindeyiz. Bu yüzden Feridun Nâdir’i seviyoruz. Rakı içtiği için değil, rakı içtiğini söylediği için… En azından benim için böyle bu.

Tutuculuğun özgürlüklere karşı yaptığı en pis saldırı, özgürlükleri savunanları utanmaya zorlamak.  İçine çekildiğimiz siyasal tartışma düzeneği bizi istemediğimiz şeyler söylemek zorunda bırakıyor. Sanki manyak müptelalarmışız gibi içmeyi savunmak zorunda kalıyoruz mesela ya da benzeri tuhaf durumlara düşüyoruz. Bu düzeneği yıkmanın tek yolu var: Ciddiyetimizi neşeyle korumak!

Feridun Nâdir bunu yapıyor. Rakı konusundaki ciddiyetini neşeyle koruyor. Aslında bir muhalefet türü için de fikir veriyor. Bu fikre dikkat etmeli bence. Yani içmiyor olsak bile Feridun beyi dinlemeli. En azından ben dinliyorum…

Sağlığına Feridun beyciğim!”

Kaynak: buyukkeyif.com

Paylaş: