Huysuz Virjin: Son makbul zennemiz
Sivri dili ve kıvrak zekasıyla çilingirlerin daimi neşesi Huysuz Virjin, gerçek adıyla Seyfi Dursunoğlu, aramızdan ayrılalı üç yıl oldu. Virjin adını alması da tesadüf değildi. Kantonun yıldızlarından Adile Naşit’in anneannesi olan Küçük Virjin’e bir selamdı. Cesur zarafeti ile yıllarca evlerimize konuk oldu. Saygı ve özlemle anıyoruz. Murat Meriç’in “Hayat Dudaklarda Mey” kitabından “Huysuz Virjin: Son makbul zennemiz” yazısını sizlere sunuyoruz.
Çilingirlerin neşesi, Nurhan Damcıoğlu’nun en büyük rakibi, TRT’den yasaklı Huysuz Virjin… Çocukken radyodan dinlediği kantolar onun sesinden günümüze taşındı, nesiller kantoyu Huysuz Virjin’den bildi.
Yaratıcısı, Seyfi Dursunoğlu. Bir yanı İstanbul beyefendisi, diğer yanı sözünü sakınmayan, her şeyin doğrusunu söyleyen (kendi deyimiyle) namussuz bir kadın. Çok sevildi ama kimi çevreler tarafından büyük tepki gördü. Başta TRT’ye çıkamıyordu, sonrasında Huysuz Virjin karakteriyle sahneye çıkması yasaklandı.
Virjin adı, kantonun yıldızlarından Küçük Virjin’e çakılmış bir selam. Huysuzluğu karakterinden. “Nasıl Huysuz Virjin oldunuz?” sorusunu şöyle cevaplıyor: “Beylerbeyi Kültür Cemiyeti’nde arkadaşlarımla birlikte ramazan eğlenceleri yaparken, ‘Ben Virjin adını alıyorum’ dedim, o ismi sevdiğim için. Diğer arkadaşlar da eski ünlü kantocuların ismini aldılar. Komiklik olsun diye onlara lâkaplar da takardık: Pasaklı Peruz, Kıllı Nevruz gibi… Benimki yalnız Virjin. Ama ben yönetiyorum işi; ‘O olmadı!’ diyorum, ‘Bunu beceremiyorsunuz!’ diyorum, kıyamet koparıyorum. ‘Aaa ne kadar huysuzsun, seninki de Huysuz Virjin olsun!’ dediler bir gün. (…) Öylece Huysuz Virjin oldum.”
1932 yılında Trabzon’da doğan sonrasında ailesiyle İstanbul’a yerleşen Dursunoğlu, çocuk yaşta mahalledeki boş arsada izlediği filmlerin etkisiyle sinemaya heveslenir. Çocukluk hevesi onu hiç bırakmamış ve Deniz Lisesi’nden “mizacıma uygun değil” diyerek ayrılmış ve her fırsatta kendini sahneye atmış: Kâh şarkı söylemiş, kâh dans etmiş. Bir dönem Sosyal Sigortalar Kurumu’nda memur olarak çalışmışsa da yapamamış, önceleri gizli çıktığı sahne üzerine sonraları bir hayat kurmuş.
Profesyonel olarak çıktığı ilk sahne olan Bekri Pavyon’da bir gün Zeki Müren kendisini izleyince kendisini kadrosuna alır diye heveslense de bu hayali gerçekleşmemiş. Sonraları arkadaş olsalar da hiçbir zaman beraber çalışmamalarını böyle anlatmış: “[kadrosuna] almadı çünkü hemen hemen aynı makyajı yapıyoruz. O ister mi, kendinden evvel aynı makyajı yapan bir insanın çıkmasını? Bir tek son devresinde istedi; o da önden iki sıra kızı çıkacak, sonra ben çıkacağım, benden sonra Mehlika Kenter çıkacak, sonra bilmem kim çıkacak, sonra Ajda Pekkan çıkacak, sonra Zeki Müren çıkacak… ‘Kusura bakmayın’ dedim, ‘ben uvertür olamam!’ O arada hem başka gazinoda çalışıyorum, hem gece kulübünde çalışıyorum. İki işte birden çalışıyorum, gayet revaçtayım.”
Radyolardan öğrendiği kantoları Beylerbeyi’ndeki faaliyetleriyle geliştirdiği günlerde Kulüp 12 ve Çatı’nın sahne tekliflerini reddederken sonra neden Kulüp 12’nin teklifini kabul eder ve orada tanınır. Öyle ünlenir ki bir gecede yedi farklı kulüpte sahneye çıkar. Trafiği şöyle anlatıyor: “Beşiktaş’ta Bulvar Gazinosu’nda başlardım, sonra Nişantaşı Ruje Nuar, Şişli Ceni Taverna, Yeniköy’de Yeniçeri Gazinosu, Yenikapı Kamacı Gazinosu, Yeşilköy’de Angelo… Ve yedincisi tabii Kulüp 12. Akşam erken saatte Kulüp 12’de makyajımı yapar, çoraplarımı mayomu, ayakkabılarımı giyerdim. Elimde elbisem, bir araba buldum, onunla kapı kapı dolaşırdım. Gazeteyi açtığın zaman her yerde Huysuz Virjin ilanı…”
Radyoda Radife Erten’den duyduğu ve ilk yıllarında hiç söylemediği Katina’yı bir gün coşup söylediğinde üzerine yapışmış ve imzası olmuş. Huysuz Virjin’in yeniden popüler olmasıyla 1997 yılında yeniden piyasaya sürülen Katina ilk 1968’deki plak kaydında yayımlanmış. Albümün Almanya baskısının “Bilin Bakalım Ben Neyim Erkek mi Yoksa Kadın mı?” adıyla yapılmış, Huysuz Virjin biraz da bu bakış açısı yüzünden TRT’ye çıkamamış ama onunla yeniden ünlenen Katina, zaman zaman kimi programlarda söylenmiş. Yine de bu söylenişlerinde TRT’nin hışmından kurtulamamış: “Katina’nın yatağında âşığı / Sevemez, ah sevemez” kısmı değişmiş, adı da “Şaziye” olmuş.
Huysuz Virjin’in zengin gazino ve fuar anılarını konu alan Katina’nın Elinde Makası / Huysuz ile Seyfi’nin 35 yıllık sevda masalı (Alfa Yayınları, 2004) başlıklı kitapta Seyfi Bey’in Virjin hanıma dönüşümü anlatırken rakının da etkisinden bahsedilir. Seyfi Bey kendine has çilingir ritüelinde mezeleri bizzat hazırlıyor, rakısını özel yöntemiyle demliyor ve değişim kitapta şöyle anlatılıyor: “Kadehler birden ikiye geçti ve ilginç bir değişiklik oldu masada. Seyfi Bey sustu, Huysuz Virjin katıldı konuşmaya. Sonraki saatler, kahkahalarla yıkanmış, tadına doyulmaz bir Huysuz Virjin sohbeti hâlinde tüketildi. O gece öğrendik ve daha sonra Seyfi Bey de teyit etti: Huysuz Virjin’i ortaya çıkarmanın yolu, Seyfi Bey’in iki kadeh içki içmesinden geçiyormuş meğerse… 35 yıllık meslek yaşamı boyunca Huysuz Virjin’in sahneye çıkacağı her gece Seyfi Bey mutlaka iki kadeh viski içermiş.”
Huysuz Virjin namıyla maruf Seyfi Dursunoğlu, son zenne… Gazinodaki dinleyicilere şarkı aralarında laf atan, hayranlarıyla bağını hiç koparmayan karakteriyle çeşitli oyun, müzikal ve filmlerde yer aldı; Yeşil Kabare’den Günay’a kimi mekanlar onunla özdeşleşti. TRT’ye ise yalnızca bir kez 1976’da Öztürk Serengil’in hazırladığı “Gülünüz Güldürünüz” programında çıktı. Özel televizyonlarla birlikte bir anda yeniden ünlendi, memleketin en sevilen isimlerinden biri oldu.