26 Mart Ölmeme Günü
Ölmeme Günü hakkında pek çok rivayete rastlayabilirsiniz. O gün orada olduğunu söyleyenler, belli bir fotoğrafın o güne ait olduğunu iddia edenler de vardır. Hikayenin en yaygın versiyonu şöyledir:
Tarih yetmişlerin sonu gibi… Turgut Uyar, Tomris Uyar, Edip Cansever, Can Yücel gibi tanınmış şair ve yazarlardan oluşan bir arkadaş grubunun çilingir sofrasında buluşup muhabbet etme alışkanlıkları vardır. Buluşulan mekanın Rumeli Hisarı’ndaki Avcılar Meyhanesi ya da Sefa Meyhanesi olduğu söylenir. Yanlarına başka tanıdıkları da eklenince kalabalık bir masa oluştururlar.
Bir 26 Mart günü buluşmasında masadaki arkadaş grubundan birinin sağlığı ile ilgili biraz da vesvese denebilecek abartılı endişeleri vardır. Vücudunda bir iğne olduğunu ve bu iğnenin kalbine gidip onu öldüreceğini düşünmektedir. Hikayenin hiç bir versiyonunda adı geçmeyen bu kadın arkadaşı yatıştırmak görevi Turgut Uyar’a düşer. O da işte, bugüne adını veren şairane buluşu yapar.
O sıralarda rakı şişelerinin etiketleri kağıt olduğu için üzerine yazı yazılabiliyordu. Yarım kalan şişelerin üzerine meyhanelerde müdavimin adı yazılır ve bir sonraki gelişi için saklanırdı. Bu durumdan da ilham almış olabilir ama Turgut Uyar’ın soruna içinde yazı olan bir çözüm getirmesi hiç de şaşırtıcı değil aslında.Turgut Uyar “Sen ölmeyeceksin; seneye bugün, burada buluşacağız!” der kadına ve garsondan açılmamış bir büyük rakı ister. Şişe gelir, üzerine bir yıl sonrasının tarihi atılır ve herkes imzalar. Böylece hem arkadaşlarını yatıştırmış olurlar hem de bir yıl sonrası için sözleşirler. Kayıt olmadığından bu buluşmaların ne kadar sürdüğünü bilmiyoruz. Ama olayın şairane hikayesi kulaktan kulağa yayılır. Herkes kendi Ölmeme Günü grubunu oluşturur, sözler verilir, buluşulur.
Hikayenin, fotoğrafçı İsa Çelik’in anlattığı versiyonunda ise lafı bulanın Tomris Uyar olduğu söyleniyor. Mekan, Çiçek Pasajı’ndaki Neşe. Bu versiyonda şişe kağıda sarılıp imzalanıyor ve biraz solgun görünen Tombalacı İsmet’e moral için veriliyor.
Ölmeme Günü’nün tüm efsaneler gibi dayandığı gerçek olayın ötesinde bir önemi vardır. Benimsenmiş, biraz değiştirilmiş ve nasıl duyulması isteniyorsa zaman içinde o hale gelmiştir.
Konuyu Cemal Süreya’nın o güne ilişkin olduğu söylenen ve her 26 Mart’ta hatırlanan sözüyle bitirmek şık olur: “Ertesi gün için bir şey diyemem ama rakı içtiğin gün ölmezsin.”
Mesut Ergün