Yakın Geçmişin Hünerli Hanım Meyhanecileri

Rakı üstadı Vefa Zat, bu defa meyhanelerin birbirinden yetenekli ve yenilikçi kadınlarına doğru çeviriyor kalemini. Meze tabaklarının, kadehlerin, fasılların arasından bize gülümseyen tüm muhteşem kadınların emeklerine sonsuz saygıyla...

Bundan yaklaşık on yıl önce İstanbul gece eğlence hayatında, özellikle de meyhanelerde hanımların yüksek ökçeli topuklarının narin sesleri yükseliyordu. Rakı sofralarımız yeniden şekilleniyordu âdeta. Hem de ne şekillenme... Yüksek ökçeli topuklardan Ayşe Şensılay Giritli Meyhanesi’nde, Beyza Gürbüzer, Levendiz Meyhanesi’nde, Devrim Aydoğan, Fenerbahçe Mey Kalamış’ta ve Deniz Girti Dokurlar ise İstiklâl Meyhanesi’nde müdavimlere inanılmaz sofralar hazırlıyorlardı. Onların hünerli ve maharetli elleriyle, yaratıcı ve yenilikçi yürekleriyle çilingir sofralarımız yeniden hayat bularak “Ben buyum işte” dedirtiyordu âdeta. Pek tabii ki hanımların o sihirli elleri sayesinde yaşanıyordu bütün bu güzellikler.


Salon ve sofra âdâbını her yönüyle çok iyi bilen dolu dolu insanlar

Aslında Ayşe Hanım Boğaziçi Üniversitesi Turizm ve Yüksek Otelcilik Okulu mezunu. Kendisiyle bütünleştirdiği mekânı da her nedense bana eski günleri, o inanılmaz sıcaklıktaki geleneksel meyhanelerimizi hatırlatıyor. Beyza Hanım ise psikolog, evet yanlış okumadınız psikolog ama uzun yıllardan beri meyhanecilik yapıyor. Devrim Hanım da Mimar Sinan Üniversitesi, eski adıyla Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Fakültesi mezunu bir mimar ama meyhaneciliği seçmiş. Oldukça da iddialı bu konuda…

Çiçeği burnunda Deniz Hanım ise Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu ama o da meyhaneciliğe soyunmuş, hayatın o karşı konulmaz ritmine ayak uydurarak rakı keyfinden ödün vermeyen rakı tutkunlarına çilingir sofraları hazırlamaya başlamış. Hem de ne sofralar…
Mezeler yelpazesinde seksenin üzerinde meze çeşidi vardı. Buna inanmak mümkün değil. Üstüne üstlük bu hanımlar yüksek lisans sahibi, salon ve sofra âdâbını her yönüyle çok iyi bilen dolu dolu insanlar. 

Örneğin, Beyza Hanım’ın Levendis Meyhanesi. Aslında Beyza Hanımı iyi tanıyorum, hep gönlünde salaş, bakımsız, bohem bir meyhane yatıyordu, çok benimsiyordu eski dönem meyhanelerimizi. Ama meyhanesine ayak bastığım anda bu hanım uçmuş dedim içimden. Meyhanenin ambiyansı bir anda büyüledi beni. İnanamadım gözlerime. Süper değil, ultra süper bir meyhaneydi burası, ama her yönüyle. 


Gözlerim ve bütün benliğim zaman tüneline daldı

Masama oturduğum zaman sofranın zenginliğine, o inanılmaz lezzetteki mezelerine hayran kaldım. Ayrıca, böylesine lüks servis takımlarını inanın ki en iddialı restoranlarda bile bulamazdınız. Mekânın ve sofranın ihtişamını hayranlıkla seyrederken rakımı yudumladım. İşte o anda gözlerim ve bütün benliğim zaman tüneline daldı ve kendimi 50’li yıllardaki o emektar meyhanelerimizin bir köşesinde buldum.

Canım meslektaşım, o kalendermeşrep ve hoşgörü zengini Sevgili Ayşe Hanıma gelince. Bu yüce insan emektar bir ahşap binada muhteşem bir meyhane yaratmış. Ahırkapı’daki “Giritli Meyhanesi”, hem de ne meyhane. Anlatmaya ne dilin gücü yeter, ne de kelimeler. Gelenek ve görenekleriyle, jargonu ve ritüeliyle ne otantik içki sofraları kuruluyor bu şirin mekânda, ne anlamlı sohbetler yapılıyor. Evinizde gibi hissediyorsunuz kendinize her yönüyle. Ayşe Hanım ilk meyhanesini yıllar önce Bodrum Türkbükü’nde açmış, sonra Ankara’daki meyhanesi buna eklenmiş, daha sonra da söz konusu meyhane devreye girmiş. Sabahın köründe mutfak malzemelerini almak için alışverişle güne başlıyor, sonra önlüğünü takıp mutfağa geçerek mezeleri ve yemekleri hazırlıyor. Daha sonra da konuklarını karşılama faslı başlıyor, her gün ama her gün bu böyle devam ediyor. “Haydi, mesaim bitti. Ben gidiyorum” demiyor hiç. Nasıl desin ki, gönül koymuş bu işe bir kere.


Her şeyiyle “İşte bu!” dedirtiyordu insana âdeta

Deniz Hanım’ın İstiklal Meyhanesi geleneksellikle modernizmin sentezini yakalamış olan çok nadir meyhanelerimizden biriydi, hatta bu tarza çok güzel bir örnekti de denilebilirdi. Mekândan içeriye girildiği zaman her şeyiyle “İşte bu!” dedirtiyordu insana âdeta. Böyle bir ambiyans içinizde eski dönem meyhanelerimizin atmosferine sahip olması da söz konusu meyhanenin işletmecisi Deniz Hanımın üstün meziyetlerinden kaynaklanıyordu. Çevre düzenlemesi yapılırken meyhane otantizmiyle çağdaş çizgiler harmanlanmış, mekânın her köşesinde beyazın her tonu kullanılmış, ayrıca bu renk armonisi firuze renkli bordürlerle güçlendirilmişti. Yani mekândan içeriye girdiğiniz anda içiniz ferahlayıp rahatlıyordunuz hemen. Böyle bir ambiyans içinde eski dönem meyhanelerinin atmosferlerine sahip olunması da söz konusuydu.

Deniz Girti Dokurlar Hanımı epeyce önce bir sonbahar günü tanımıştım. İstiklal Meyhanesi’nin sezon açılışının ilk günleriydi. Mekânı görünce inanamadım gözlerime. Hem mekânı görmeye hem de kendisiyle tanışmaya gitmiştim. Alımlı endamlı çekici bir hanımdı. En önemlisi de ülkemizde kadın meyhanecilerin piri olan Madam Despina gibi çabuk dostluk kurabilme hasletine sahipti. Kısa bir konuşma sonrasında hemen kaynaşıverdik birbirimizle. Kalbinde ne varsa dilinde de o vardı. Yapı itibariyle da çok görgülü, azimli ve çok zeki bir insandı. Bir ara masamızdan kalkıp tezgâha doğru gitti. İşte o anda çarpıcı fiziği ve içten davranışlarıyla mekâna ayrı bir renk kattığını fark ettim. “Bu hanım mutlaka başarılı olur” dedim içimden. Ve öyle de oldu zaten.


Sofra kültürü yıllara dayanıyor

Deniz Hanım aslen İzmirli ve 1967 doğumlu. Anne tarafı Yunanistan’ın “Darama”, baba tarafı ise eski Yugoslavya’nın şirin kenti Saraybosna'dan. İnanılmaz lezzetlerle ve mezeleri pişiren bir anneanneye, kalabalık sofraları kaşla göz arasında enfes lezzetlerle donatan bir babaanne ve halalara sahip olarak büyümüş. Sofra kültürü yıllara dayanıyor yani. Kısacası kendisine ilham veren hünerli ve maharetli kişiler bu münevverler.

Bu arada kendi deyimiyle sıcakkanlı bir insan kendisi… Ayrıca insanların ve farklı kültürlerin zenginliği yaşanan İzmir’de harika bir çocukluk dönemi geçirmiş. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili Edebiyatı bölümünü kazandıktan sonra İstanbul’a gelişiyle birlikte yirmi kusur yıllık İstanbul hayatına başlamış. Mezuniyetten sonra sırasıyla televizyonculuk, program yapımcılığı ve editörlük yapmış. İş bununla da kalmamış kariyer zenginliği reklam prodüktörlüğüne kadar uzanmış.


Rakı sofralarımız yeniden şekilleniyor

Bu arada aslında İstanbul gece eğlence hayatında, özellikle de meyhanelerde hanımların yüksek ökçeli topuklarının ayak sesleri son yıllarda daha yoğun olarak duyulmaya başlandı. Benim tanıdığım ve görüştüğüm onlarca meyhaneci hanım var. Onların sayesinde rakı sofralarımız yeniden şekilleniyor her yönüyle. Söz konusu hanımların hünerli ve maharetli elleriyle, yaratıcı ve yenilikçi yürekleriyle içki sofralarımız farklı bir boyutta yeniden şekillenip hayat buluyor âdeta.


Rakınız kaymak, sofranız bereketli, sohbetiniz daim olsun sevgili dostlar…


Bu yazı ilk defa meyhanedeyiz.biz adresinde yayımlanmıştır.

Paylaş: