Osmanlı’dan Queer Bir Gelenek: Meyhane Köçekleri
Köçek deyince aklınızda ne canlanıyor? Benim önce sokak düğünleri aklıma gelir. Günümüzde bile İstanbul’un sokaklarında “gelin çıkarma” törenlerinde davul zurnayla beraber en az iki köçek oynatılır. Erkeklerin etek giyip göbek attıkları bu queer âdetten keyif almamak mümkün değil. Tabii, cinsiyetlerarası akışkanlığa alerji duyan, “Erkek adam oynamaz!”cılar, “Bunlar Batı’nın kültürümüze sokmaya çalıştığı yoz kültürün bir ürünü” diyemeyecekleri için, rahatsız oluyorlarsa da dile getiremiyorlar kanımca. Zira köçeklik, her ne kadar 1861’de padişah tarafından yasaklanmış olsa da, varlığını Anadolu’da korumaya devam etmiş kadim bir gelenek.
Peki meyhanelerle köçeklerin ne alakası var? Bu bağlantıyı bize, ülkemizin en önemli ansiklopedi yazarı Reşat Ekrem Koçu sunuyor (o olmasa ne yapardık?). Eski İstanbul’da Meyhaneler ve Meyhane Köçekleri adlı kitabında Koçu, “İstanbul’un en namlı köçekleri o eski büyük gedikli meyhanelerde oynatılmıştır” der. Bu köçeklerin önceleri Rum, sonra Ermeni ve Yahudilerden çıktığını söyler Koçu. Yine Koçu’dan öğreniyoruz ki köçeklere dair en eski belge, Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılda yazdığı Seyahatname’sidir. Yani en az 400 senelik bir gelenekten bahsediyoruz.
Anadolu’daki köçekler, içki yasakları kalkınca meyhanelere dökülürmüş. Büyük meyhanelerin bir ya da birkaç köçeği olurmuş, başka bir yerde oynamayan. İstanbul’dakilerse öyle tek bir meyhaneye bağlanmaz, meyhane meyhane dolaşırmış.
Bu köçekleri övmek için destanlar, türküler, şarkılar, gazeller yazılırmış. Hatta Enderunlu Fazıl Bey böyle ayrı ayrı yazdığı şiirlerle yetinmemiş, bir de Çenginame hazırlamış. Çengi, o dönemde oğlan ya da kadın tüm “oyuncular” için kullanılan bir isimmiş.
Öyleyse bu yazıyı Reşat Ekrem Koçu’ya bin teşekkür ve köçeklere övgüyle bitirelim:
“Büyük Afet, o güzel Yorgaki
Sime benzer o vücud-ı paki
O eda, o reviş, o çâlâkî,
Sanma dünyada anın benzeri var.”