Nöbetçi Haham Bakkal
Kuzguncuk, daima İstanbul’un en renkli semtlerinden olmuştur. Geçmişte de bugün olduğu gibi semtin dört bir yanında içilirdi. Salâh Bey Tarihi’nde bununla ilgili eşsiz bir hikâye anlatılır. Başrolde Sevim Burak’ın büyükbabası, deryalar aslanı Mehmet Kaptan vardır. Eski Kuzguncuk’ta, Küçük Paris ile burun buruna gelmek için kapağı İcadiye Caddesi’ndeki Yani, İspiro ve Kiryako’nun gazinolarından birine atmak yeterlidir. Mehmet Kaptan, Yani’cidir. Gece Yani’den sonra tepedeki evine ulaşmak için İcadiye’nin devamındaki yokuşu izler. Yokuş uzundur, ama dik olmadığı için sarhoşlar onu yeğler. Yol boyu Rum ve Yahudi evleri, her evin önünde de mermerden dinlenme taşları vardır. Mehmet Kaptan evine dönerken bunlardan yararlanır, en çok da Katina’nın evinin önünde oturur. Gerisini Salâh Birsel’e bırakalım: “Mehmet Kaptan’ın Katina’nın orda mola vermesi, biraz da bir yudum rakı çekmek içindir. Çünkü meyhaneden çıktıktan sonra, gecenin toprak-çakıl havasını sürdürmek için, yokuşun başındaki evden son cephanelerini de kaldırmıştır. Burası Hahamın evidir. Dört katlı ve tahtadan. Hahamın İcadiye’de bir bakkal dükkânı vardır. Orayı erkenden kapadığından gecenin son sarhoşlarını nevalesiz bırakmamak içinde evinde şarap ve rakı bulundurur. Dünya iyisi, şeker şerbet bir adamdır. Müşteri geldiği vakit, en üst katta bile olsa, aşağı inmekten çekinmez. Mehmet Kaptan bilir ki buradan antifirizini almayacak olursa evde içkisiz kalacaktır. Çünkü karısı kavga çıkmasın diye evde gençlik suyu adına hiçbir şey bulundurmaz. Kaptanı elinde rakı şişesiyle gördüğü vakit de şöyle söylenir: Yine nerden buldun bu saatte bunu? Ama o da biliyordur ki bu Hahamın işidir.”