Meyhane Arkadaşlığı

Bezm-i rindâne ve meclis- i ârifâne denilen, adabıyla içmesini bilen rind, olgun, çelebi, haluk, yani uyumlu ve iyi geçimli, çoğu hâzâ İstanbul efendisi kişilerin meyhane toplantıları ve arkadaşlığı, bu arkadaşlıktan ne anladıkları, eski İstanbul’un kuralları kendiliğinden oluşmuş bir medeniyet ölçüsü, bir üslup ve yaşam tarzıydı. 

Bu meyhane arkadaşlığının doğduğu meyhane sohbetlerinde edibane şakalar o günkü deyimle latifeler, zarifane söz atışmaları yapılır, edebi, bilimsel görüşmeler olur, özellikli konuyu ise Türk musikisi oluştururdu. Siyasetten konuşmak ise hiçbir zaman düşünülmezdi. Bu meclislerin her zaman saygıdeğer üstatlarından olan Ahmet Rasim’e göre meyhane arkadaşlığı her türlü art niyetin dışında samimi bir arkadaşlıktı. Meyhane arkadaşları birbirlerine karşı her türlü davranış ve yardımlardan geri kalmazlardı. Hasta olanların hatırları uygun biçimde sorulur, bir gece orada bulunmayan birinin hakkında kesinlikle olumlu konuşulur, arkasından çekiştirme yapılması büyük ayıp sayılır, aksine davrananlar dışlanırdı. Ertesi akşam gelemeyecek olanlar mutlaka mazeretlerini bildirip arkadaşlarının izinlerini isterlerdi. Akşam verilen söz ertesi gün unutulmaz, kesinlikle yerine getirilirdi. 

Ziyafetler, davetler, gezintiler, saz toplantıları, kır eğlenceleri, deniz sefaları, mehtap gezileri tertiplenir, hatta meyhane arkadaşlarının düğünleri ve eşlerinin katıldığı kına geceleri bile bu toplantılarda düzenlenirdi. Meyhaneci de böyle toplantıların hazırlıklarını düzenlemek ve hizmet etmek, seçkin müşterilerinin aralarında bulunmak için can atardı. Bunun doğal sonucu meyhane arkadaşları arasındaki bu samimi ilişkiler sonradan aileleri arasında da sağlam, sözde kalmayan kaynaşmaların meydana gelmesine yardım ederek, meyhane toplantısı kapsamı dışında da genişlerdi. Bu meclislerde kimse kimseyi içmek için zorlamaz, kimse gıdasından fazla içmezdi. İçki hali belli olmaz; biraz rahatsız görülen olursa ta evine kadar genç bir arkadaşın refakatinde götürülürdü. Ertesi sabah da semti yakın olan bir meyhane arkadaşı mutlaka evine uğrar, usulca hatırını sorardı. İki meyhane arkadaşı arasında bir dargınlık sezilirse grubun en yaşlısı sessizce onları yanına çeker ve barıştırırdı. Bu yaşlı ağabeye itiraz etmek akıldan bile geçmezdi. Ciddi hasta olan hemen her gün yoklanır, uzman doktor sağlanır, evine gönderilirdi. 

Arkadaşlar birbirlerine ev almak ya da tutmak, çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak, örneğin eşya taşıtmakta, evlat evlendirmekte mutlaka yardım ederlerdi. Cenaze kaldırmak, gerekirse borç vermek özellikle İstanbul’da sık rastlanan yangın felaketlerinde yardım etmek, yangınzedeye evini açmak, meyhane arkadaşlığının yazılmamış kurallarındandı. Görüldüğü gibi meyhane arkadaşlığı bugün için düşünülmesi güç bir dayanışmayı ifade etmektedir. Ne yazık ki o meyhaneler kapandılar o meyhane arkadaşları da güzel atlara binip uzak diyarlara gittiler.

EROL ÜYEPAZARCI 

Ahmet Rasim Resimli Ay, 1927, Sayı:3

Paylaş: