Çilingir sofrasından güncel karakterler

“Şöyle arkadaşlarla bir araya gelsek de iki lafın belini kırsak” diye zaman zaman içimizden geçmez mi? Özlenenleri bir araya getiren, muhabbete doyduğumuz yer çilingir sofrası değilse neresidir? Rakı aslında bu buluşmanın sadece sebeplerinden biridir dersek yanılmış olmayız herhalde. Daldan dala giden muhabbetin, atılan kahkahanın, ellerin uzun süre havada kaldığı, neye içileceğine karar verilemeyen anların bile keyfi bir başkadır çilingir sofrasında.

Mekana karar verildikten sonra ortak bir masa etrafında buluşma başlar. Rakı sofrasında herkesin kendi içinde bambaşka bir karakteri vardır ki, o da zaman ilerledikçe ortaya çıkar. Sizinle onlardan birkaçı hakkında konuşmak istedik.

Hepimiz tanırız onu; oturuşuyla kalkışıyla, garsona hitap şekliyle öne çıkan “mekanın sahibi” karakteridir kendisi. Sanki o olmazsa masadakiler rehbersiz kalacaktır. Başka dilden konuşuluyormuş gibi masadaki talepleri garsona o “çevirir”, mekan adına masadakilerle konuştuğu da olur. Bazı meyhane çalışanları bu tiplere “bombacı” dermiş.(*) Tüm masayla uğraşmak yerine bir kişiyi idare etmek onların da işine geliyor olmalı.

Çilingir sofrasının en keyifli anlarından biri de meze seçmektir ki, bunu yapmanız için tek engel “meze bilirkişisi”dir. Tam aklınızdaki mezeyi söyleyecekken bilirkişi devreye girer ve sebepleriyle birlikte seçimlerini sıralamaya başlar. Şunun mevsimi değildir, bunun iyisi fıstıklı olmalıdır, diğerinin rengi solgundur… Fırsat bulup araya girseniz de şansınız olmayabilir çünkü eninde sonunda onun dediği olacaktır.

Sohbet kendi demini bulmuş akarken konu bir anda gündelik haberlere dönmüşse, masanızda bir “gündem müptelası” var demektir! Öylesine hararetli anlatır ki, konuşurken altından bir “son dakika” bandının geçtiğini hayal edebilirsiniz.

Bir de “gönüllü gönül işleri memuru” vardır ki, sizin hikayenizi bile evirip çevirip size anlatabilir. Tecrübelerini aktarmayı adeta bir kamu hizmeti olarak gören ve ilişkilerde onay mührünü elinde bulunduran bu “bilge ses” unutulur mu hiç?

Bekarlığı öve öve bitiremeyen “bekarlık övücü” ile “gönül işleri memuru” sizin masanıza düşmüşse, o masada size pek söz düşmeyecek demektir! Onları sirke-limon tartışmasındaki  Adile Naşit, Münir Özkul ikilisi gibi birbirleriyle inatlaşmaya bırakıp kendinize bir kadeh daha doldurmanızı tavsiye ederiz.

Bir de içinden söylediği zaman sesini güzel bulduğundan ansızın şarkı söylemeye başlayan “zil zurna virtüöz” vardır. Duracağı yeri bilse, çok yüksek perdelere çıkmaya çalışmasa sofraya renk getiren biridir aslında. Eskiden canlı müzik çalınan meyhanelerde böyle tipleri engellemek için “hariçten gazel okumak yasaktır” uyarıları asılırmış. Eğer o şarkıya başlamışsa, tek çare onu yalnız bırakmamaktır.

Diğer karakterlerden potansiyeli ile ayrılan bir tip daha vardır. Genellikle rengini birkaç kadehten sonra belli eder. Masadaki herkes uzlaşmış olsa bile o ayrı fikirdedir. Sürekli ayrı fikirdedir ama, bu durum konu değişse de farketmez. Küsebilir ya da gözüne kestirdiği biriyle bitmez bir tartışmaya tutuşabilir. Gerginlik yoksa onu icat eden “kaos sanatçısı” sahneye biraz geç çıksa da geceye damgasını vurmaya azimlidir.

“Dün akşam ne oldu ya öyle?” dediğinizde flashback yaşamanızı sağlayacak tüm fotoğraf ve video kayıtlarını şak diye önünüze serecek bir “sosyal medya uzmanınız” olmadığını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Onlardan her masada ez az bir kişi bulunur. Yoksa o siz misiniz?

Masada olan ama telefondan ayrılamayan biri daha vardır ki, ne muhabbet ederken tam olarak sizi dinler ne de etrafının farkındadır. İşte tam da bu sebepten kendilerine “telefon bağımlısı” desek yalan olmaz. Hatta arada telefonu kaptığı gibi masadan kalkıp uzun uzun konuştuğu da olur. Yine de üstüne gitmeyin deriz, belki işinden kopamayan çok çalışkan biridir arkadaşınız.

Her şeye rağmen keyifli bir akşam yaşanıp artık veda vakti geldiğinde hesaba wifi bedeli yazıldığı iddiasıyla itiraz eden bir “hesap isyankarı” da mutlaka çıkar. Riskli bir çabadır, bazen ters tepebilir. Böyle durumlarda hesaba yazılması unutulmuş başka şeylerin eklendiği de görülmüştür. Çaresi ya o mekana bir daha gitmemek ya da o mekana o arkadaşla bir daha gitmemek olabilir.

Elbette burada saydıklarımızdan çok daha fazlası sizin de aklınıza gelecektir. Severiz yine de onları. Biz de onlardan biri olabiliriz başkaları için. Asıl önemlisi farklarımızla birlikte muhabbeti sürdürebilmektir

Yeni muhabbette yeniden buluşmak üzere!

 

(*) Giritli Meyhane’nin işletmecisi Ayşe Şensılay’dan…

Paylaş: