Çilingir Sofrasında Anlatmalık 10 Gerçek Hikaye

Dostlarla kurulan çilingir sofralarında laf lafı açar, muhabbet elden ele akar. Her durumda keyifli sohbetinize renk katacak, her biri gerçek, tarihten bugüne uzanan tam on hikâyemiz var. İlk okuyan “çilingirin sohbetçisi” unvanını kazanır…

Konu masa düzeni ve yerleşiminden açılırsa

Eski İstanbul’un gedikli meyhanelerinde bugün bildiğimiz masa-sandalye düzeni yokmuş. “Gedikli meyhane nedir?” diyecek olursanız, Osmanlı döneminde “gedik” olarak adlandırılan, resmi çalışma iznini almış meyhaneler böyle adlandırılıyormuş. O yıllarda rakı sofraları genellikle ahşaptan, sini isimli yuvarlak bodur masalara kurulur; sini etrafında hasırlı bodur iskemlelere oturulurmuş. Bildiğimiz masa-sandalye düzenine ise 19. yüzyılın sonunda geçildiğini anlıyoruz. 

Konu masanın ortasında duran salataya gelirse

Kökeni Latin Amerika’ya dayanan domatesin MS 700’ler itibariyle Aztekler tarafından üretildiği biliniyor. Avrupa’ya gelişi ise 1500’lerde olmuş. Ancak bu güzel ve şifalı mahsul zehirli sanıldığı için neredeyse 200 yıl boyunca mutfaklara sokulmamış ve bir süs bitkisi muamelesi görmüş. Yayılan bu yanlış bilginin bir kaynağı da Avrupa zenginlerinin kalay-kurşun alaşımı tabaklarda asit oranı yüksek olan domatesi yemelerinin kurşun zehirlenmesi vakarıyla sonuçlanması. 

Kadehler tokuşurken “Eski İstanbul’u da yad edelim”, denirse

1950’lerin başında Aksaray, İstanbul’un kozmopolit bir eğlence merkeziymiş. Aynı dönemde Aksaray’ın biraz ilerisinde, Yenikapı sahilinde hizmet veren yüzen bir meyhane varmış. Her gece keyifli sohbetlerle dolup taşarmış. Yanı başında sandal kiralama iskeleleri bulunurmuş. Meyhaneye gelen konuklar da sandallarla alınıp, eğlencenin bitiminde yine sandallarla sahile bırakılırmış. 

Rakının buzlu mu buzsuz mu içileceğine dair bir tartışma başlarsa

İstanbul’da 19. yüzyılın ikinci yarısında kısıtlı olarak başlayan elektrik kullanımı, 20. yüzyılla birlikte tüm Türkiye’ye yayılmaya başladı. Rakı sofralarında buz kullanımı da Cumhuriyet döneminde, soğutma teknolojisinin gelişmesiyle mümkün oldu. Karlıklar o dönem masalardan kalktı ve yerini buzluklar aldı. Önceki yıllarda ise rakı kadehleri kara saplanarak soğutulurdu.

Konu sinemaya gelirse

Steven Spielberg’in, 1994 yılında 12 dalda Oscar’a aday olan ve sekiz dalda Oscar’ı kazanan gişe rekortmeni epik filmi Schindler’in Listesi’nden kazandığı parayı kabul etmediğini duymuş muydunuz? Holokost’u konu eden, böylesi bir projenin para için yapılmaması gerektiği konusunda hemfikir olan yönetmen, filminin tüm gelirini Holokost’tan sağ kurtulanları onurlandırmak için 1994 yılında kurulan USC Shoah Foundation’a bağışlamış. 

Konu sinemadan devam ederse

James Bond serisinin Skyfall (2012) filmindeki kötü karakter Raoul Silva'nın operasyonlarını yürüttüğü ada üssünü hatırlıyor musunuz? O ada bir kurgu ürünü değil; Japonya’da bulunan gerçek bir mekân. Gunkanjima ya da Hashima Adası olarak adlandırılıyor. Zamanında madencilik tesislerinin kurulmasıyla 5 bini aşkın bir nüfusu barındıran ada, bu tesislerin 1974’te kapatılmasıyla terk edilmiş bir hayalet şehir görünümünü almış. Güvenlik sebebiyle Skyfall çekimlerinin adada yapılmasına izin verilmediyse de İngiltere’de bulunan Pinewood Studios’da Hashimi Adası’nın bir modeli inşa edilmiş. 

Konu yoğurt mezelerinden açılırsa

1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nın ertesinde, Şumnu’dan İstanbul’a göçen ve Halkalı’ya yerleşen Neşet Efendi isimli bir nalbant varmış. Akşamcı nalbantın lakabı, gerçek bir cacık tutkunu olması nedeniyle “Cacıkçı”ymış. Nerede burnuna sarımsak kokusu gelse mest olurmuş. Cacıkçı Neşet Efendi’nin evinin bahçesine bir çardak yaptırıp, ortasına mermerden bir havuz kondurduğu ve yaz akşamları bu havuzda cacık yaptığı söyleniyor. 

Konu sofranıza eşlik etmekte olan müzikten açılırsa

Eskiden gazino programlarında açılışı “uvertür” tabir edilen genç şarkıcılar yapar, assolistin sahnesinden önce aralara komedyen, sihirbaz ve dans gruplarının performansları da serpiştirilirmiş. O dönem gazino eğlencelerinin, çatal bıçak sesi eşliğinde müzik okumanın müziği değersizleştirdiğine yönelik hararetli tartışmalar yaşanırmış. Hatta Zeki Müren, yemek yenen salonlarda okumasına rağmen dinleyiciden çıt bile çıkmadığını söyleyerek bu tartışmalar esnasında farkını ortaya koymuş. Yani sahnenin çeşitli performanslarla ısıtılarak assoliste teslim edilmesinin arkasında yatan bir diğer sebep de, o saate kadar yemek faslının tamamlanması ve böylece assolistin çatal bıçak patırtısı ortasında şarkı okumak zorunda kalmamasıymış.

 

Müzik muhabbeti güncelliğe bağlanarak devam ederse

Bir günde en fazla kaç saat müzik dinleyebilirsiniz? Bir düşünün. 12 saati geçmez muhtemelen. Müzik streaming servisi Soundcloud’a ise bir dakikada bu kadar, yani 12 saatlik müzik yükleniyor. 2020 itibariyle servise 200 milyonun üzerinde şarkı yüklendiği biliniyor. Yeni müzik keşfetme tutkunuzu hiçbir zaman kaybetmemeniz gerektiğini birbirinize hatırlatmak için iyi bir bahane olabilir. Dünya keşfedilmeyi bekleyen, sınırsız müzikle dolu. 

Konu teknolojiden devam ederse

Teknoloji sektörünün kalbi Silikon Vadisi’nin en büyük şehri San Jose ile bir diğer büyük şehri olan Palo Alto arasında yıllardır ring sefer düzenleyen bir otobüs hattı var. Bu hattın özelliği, aşırı zenginlik ve yoksulluğun bir arada bulunduğu bölgede 24 saat işleyen tek otobüs hattı olması. Nitekim 22 numaralı otobüs birçok evsiz için geceyi sıcak ve güvende geçirebilecekleri tek yer. Yani aynı zamanda bir barınak işlevi de görüyor. Bu işlevi nedeniyle Hotel 22 olarak da adlandırılan otobüsün 2021 itibariyle saatlerinde değişiklik yapılacağı, 24 saatlik seferlerinin durdurulabileceği konuşulmakta.   

 

Kaynak: meyhanedeyiz.biz

Paylaş: