Beyoğlu’nun altın günlerinden bir hatıra: Krepen Pasajı

“fena halde londra'ya benzeyen
kalabalık bir kentmiş
cehennem
oysa küçük bir venedik'ti
krepen pasajı
tedavülden kaldırılmadan önce
hileyle ve cebren." cevat çapan

19. yüzyılın ikinci yarısında, Beyoğlu’ndaki “balık pazarı” bölgesinde inşa edilen, zamanının efsane hatırasıyla Krepen Pasajı, kentin değerli hafıza noktalarından biri. Bugün yerinde Aslı Han pasajı olan pasaj, Yeşilköy’ün Levantenlerinden Crespin ailesi tarafından yaptırıldığı için ilk ismini de buradan alır. Ancak 1943 yılında, yabancı isimlerin Türkçeleştirilmesine dair kanun çıkarılınca, ismi Krizantem olarak değişir. Buna rağmen, esnaf ve müdavim müşteriler alışkanlıklarını değiştirmediler ve Krepen Pasajı ismi kullanılmaya devam eder. 

İlk kurulduğunda ağırlıklı olarak iplikçi, terzi, matbaa, kundura gibi dükkanlara ev sahipliği yapan pasaj, 1940’lı yıllara gelindiğinde hızla yükselen meyhane furyasından nasibini alır. Pasajın önemli meyhaneleri arasında Triandafilos, Zararapulos, İmroz, Kadir’in Yeri, Neşe (Bayram’ın Yeri), Kulis, Papirüs vardır. Bu mekanların müdavimleri ise çoğunlukla şairler, yazarlar, ressamlar, sanatçılar, gazetecilerdir… Refik Durbaş’a göre, Pertev ve Dürnev Tunaseli kardeşlerin, Edip Cansever’in, Hayalet Oğuz’un, Muzaffer Buyrukçu’nun, Patriyot Hayati’nin, Mehmed Kemal ve Çetin Özbayrak’ın (Altı Punto Çetin) fotoğrafları hala Krepen Pasajı’nın aile albümünde durmakta. Pasaja sıkça uğrayanlar arasından bildiklerimizlerin arasında ise Melih Cevdet Anday, Cihat Burak, Erol Günaydın, Altan Erbulak, Ayberk Çölok, Ferruh Doğan, Hikmet Dikmen, Şükran Kurdakul, Necati Cumalı, Zehra Bilir, Rıfat Ilgaz, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Behçet Necatigil, Sait Faik, Can Yücel, Cahide Sonku ve Cevat Çapan var.

Sadece müdavim olmanın da ötesinde, onlarca sanatçının yaratım sürecine ilham olur Krepen Pasajı. Örneğin Cihat Burak, Cardonlar adlı kitabına aldığı "Cuma ve Oğulları" adlı hikâyesini 23 Haziran 1976'da Krepen'deki İmroz restoranında yazar. Edip Cansever ise “Ben Ruhi Bey Nasılım” adlı şiir kitabını yazma hikayesini şöyle anlatır:

“Ben Ruhi Bey Nasılım adlı kitabımı, bugünden çocukluğuma doğru uzanan bir çizgiyi bölüm bölüm yazarak sürdürmeyi düşünmüştüm. Baştan dört bölümü de bu amaçla yazmıştım. Kitap hem yavaş yürüyordu, hem de bir yerde tıkanıp kalacak gibiydi. Bir süre yazmayı bıraktım. Bir gün Krepen Pasajı'nda bir başıma oturuyordum. Yazdı, hava sıcaktı. Pasaj da oldukça tenhaydı. Dipte, köşede bir garson uyukluyordu. Diyebilirim ki, şiirime bir dekor hazırlanıyordu sanki. Nitekim biraz sonra ilk oyuncu sahneye girdi. Pasaj’a sık sık gidenler iyi bilirler, sakalları uzamış, saçları dökük ve yağlı, askılı pantolonunu karnının üstüne kadar çekmiş, omzunda birkaç kemerle dolaşan ve kimselerle konuşmayan bir adam vardı. Daha önceleri çok gördüğüm halde ilgimi pek çekmeyen bu adam, dışarıdaki masalardan birine, tam karşıma oturdu. Dikkatle izlemeye başladım. Kendi kendiyle konuşur gibi dudaklarını hafiften kıpırdatıyordu. Bir kadeh içki verdiler, içti. Birdenbire Ruhi Bey'i, daha yazılmamış olan Ruhi Bey'i bulduğumu anladım. Çocukluğumdan, gençliğimden ve ‘şimdi’lerden sıyrılarak onun dünyasıyla özdeşleştim. Eve döndüm, ilk notlarımı yazdım. Kitap o günkü rastlantıdan sonra hızla gelişti.”

Kentin ve müdavimlerin hafızasında pek de yer bulamayan Krizantem’in aksine, bir ismi daha vardır aslında Krepen Pasajı’nın: Sidikli Pasajı. Bu ilginç ismin hikayesi ise aynı bölgede bulunan bir başka hafıza noktası, komşu Çiçek Pasajı’nın müdavimlerinden gelir. Çiçek Pasajı zaman içinde öyle bir kültür-sanat sahnesi haline gelir ki, müşteriler de artık burayı bir statü konumu, bir entelektüel zirve olarak görmeye başlarlar. Haliyle gelip gidenlerin tavırları, tarzları da buna göre şekillenir. Çiçek Pasajı’nda özenli, şık kıyafetlerle, modern makyajlarla, modaya uygun ayakkabılarla arz-ı endam etmek büyük bir mesele haline gelir. Öte yandan, hemen karşıdaki Krespen Pasajı’nın müşterilerinin ise pek de böyle bir dertleri yoktur. Hatta Krespen Pasajı’ndaki bazı mekanlarda müzik çalmak, şarkı söylemek bile yasaktır. İmroz Meyhanesi’nin duvarında “Meyhanede şarkı söylemek kat’iyen memnu’dur” yazar. Dolayısıyla daha salaş, sohbetli bir havası olan bu pasajın müşterileri de Çiçek Pasajı’na göre biraz daha “paspal” kalır. Hal böyle olunca, Çiçek Pasajı’nın müşterileri Krepen Pasajı’na “Sidikli Pasajı” ismini takarlar.

Gazeteci İslam Çupi, Krepen Pasajı’nı şöyle tarif eder: “Beyoğlu’nun meyhane bolluğuna karşılık, Balıkpazarı’nın iki büyük içki mabedi olan Çiçek ve Krepen Pasajı gözlerin hayata açıldığı sabahlardan tutun da gözlerin hayata kapandığı gece ötelerine kadar, çeşitli katmandaki insanların her saat hiç boşaltmadığı, alkol limanlarından ilk ikisi idi.”

Vefa Zat ise, Çiçek ve Krepen Pasajlarında bulunan meyhanelerin Samatya ve Kumkapı’dakilerden farklı olduğunun altını çizer: “Çiçek ve Krepen’de, mezeler kaba görünümlü Yarımca Porselen tabaklarda değil, Yıldız Porselen tabaklarda sunulur.”

Krepen ve Çiçek Pasajları arasındaki ortaklık bundan ibaret de değildir elbette. Bugün Çiçek Pasajı’ndaki Seviç’in sahibi olan Bayram Aydındoğan da Çiçek Pasajı’nın nev-i şahsına münhasır karakterlerinden Entelektüel Cavit de Krepen Pasajı’ndan çıkar.

Krepen Pasajı, 1982 yılında kısmi olarak yıkılınca, efsane meyhanelerden bazıları kapanır, bazıları ise Nevizade’nin yolunu tutarlar. Nevizade’de yeniden hayat bulan iki meyhane, Kadir’in Yeri ve İmroz, taşındıkları yerde isimlerinin başlarına “Krepen’deki” ibaresini ekleyerek artık olmayan bir hatıraya gülümseten birer selam çakarlar ve hayatlarına Krepen’deki Kadir’in Yeri ve Krepen’deki İmroz olarak devam ederler.

Krepen’deki İmroz, efsane patronu Yorgo Okumuş’un 2015’deki vefatından sonra kan kaybetti ve iki kez el değiştirdi. Ancak pandemi ile beraber ayakta durmakta zorlanan meyhane, 2021 yılında tamamıyla kapandı ve artık yalnızca Beyoğlu’nun özlenen hafızasında bizimle. Krepen’deki Kadir’in Yeri ise son bayrağı Nevizade’de dalgalandırmaya devam ediyor.

Yararlanılan kaynak: Rakı Ansiklopedisi

Paylaş: