“Alkol Almıyorum, İçki İçiyorum”

Son zamanlarda özellikle sosyal medyada kullanılan, zamanla “reel” hayatta da duymaya başladığımız bir ifade var: Alkol almak. Bu konuda ciddi bir tartışma da dönüyor. Kimileri, alkolün kimyasal bir madde olduğunu ve alkol “içmek” diye bir şeyin olmadığını, bunun içkiyi ve içki içmeyi yabancı, marjinal, sakıncalı bir eylem olarak sunmak isteyenlerin dile soktuğu bir ifade olduğunu savunuyor. Ancak yine de içki içen insanların da gündelik dilde bu ifadeyi benimsediklerini görüyoruz.

Bu konuda yukarıdaki argümana katılıyorum: Alkol almak, bir kere baştan yanlış bir kullanım. Tutup da kimse eczaneden alkol alıp kafasına dikmediğine göre, böyle bir ifadenin içki içmenin karşılığı olması doğru değil. Bunun üzerine arşive bakayım dedim; kim, ne zaman bunu kullanmaya başlamış, hangi bağlamlarda kullanılmış vs. 

“Alkol” içilir mi?

gastearşivi.com’a alkol yazınca çıkan ilk haber, 21 Ocak 1934 tarihli Hakimiye-i Milliye gazetesinde Muhittin Birgen’in yazdığı “Benzin yerine Alkol” yazısı. Evet, akaryakıttan bahsediyor yazı, içkiden değil. Ama tabii sadece bu yazıya bakarak “o zamanlar içkiye alkol denmezdi” diyemeyiz. Zira başka birçok yazıda içki için de alkol kelimesi kullanılıyor.


Alkol diyenler, içki aleyhtarları genelde. Alkol, alkolizmin kökü olduğu için -muhtemelen- tercih ediliyor. Tan gazetesinde 26 mayıs 1937 tarihli yazısına “Alkol İçenlerin Artması En Büyük Tehlikedir” başlığını atmış Rauf Ahmet Hotinli. Hotinli, “alkol içenlerin” sayısının artmasının aslında bir buhranı işaretlediğini, insanların bunalımdan kurtulmak için alkole yöneldiğini savunduğu yazısında Avrupa ve Amerika’daki içki yasaklarını anlatıyor ve  “Halkın sıhhatini kemiren ve yalnız bu kadarla da kalmayıp bünyeleri ve akılları çürük nesiller yetişmesine sebep olan bu tehlikeye karşı biz de şimdiden tedbirler almalıyız,” diye ekliyor.

Birinci Dünya Savaşı sırasında birçok ülkede içki yasakları söz konusu olmuş. Tabii Türkiye’de tartışmalar gazetelere yansımış. “İçki aleyhtarları” ve “içki özgürlüğünü savunanlar” birçok yazı yazmış gazetelere. Genel olarak bakınca alkol almak deyimi, yukarıda da dediğim gibi, o dönemde içki aleyhtarlarının kullandığı bir ifade çoğunlukla.

Sahte alkoller, acı gerçekler

Günümüze gelelim. Alkol almak ifadesini sosyal mecra X’te (Twitter yani) aratınca karşıma daha çok “sahte alkol” haberleri çıktı. Hani insanların, içkiye gelen ağır vergiler sonrası yöneldiği daha ucuz alternatiflerde metil alkol kullanılması sonucu zehirlenmesi, hatta ölmesinden bahsediyoruz. Endüstriyel üretimde kullanılan metil alkol, içkide kullanıldığında sahte alkol denmesi anlaşılır bir ifade öyleyse: Sonuçta içilmemesi gereken bir madde içkiye konmuş. 

Yani asıl sorun içki değil, insanların kaliteli içkiye erişim hakkının engellenmesi, bu yüzden toplumsal olarak çok daha tehlikeli alternatiflere yönelinmesi (buna keyif verici maddeleri de ekleyebiliriz, sonuçta uyuşturucu içkiden daha erişilebilir olduğunda insanlar “sağlıklı” olmuyor, aksine uyuşturucuya yöneliyor). “Alkol alanların artması” bu anlamda bir sorun olabilir, evet. İnsanlar içkiye erişemedikçe alkol alıyorlar. 

Hatta geçen gün gördüğüm bir haberi aktarayım: “İstanbul Arnavutköy'de alkol fiyatlarını pahalı bulan 72 yaşındaki adam internetten sipariş ettiği temizleyiciyi içerek hastanelik oldu.6 aydır yüzey temizleyici içen yaşlı adam, 5 litrelik yüzey temizleyicinin kendisini 15 gün idare ettiğini belirtti.” Yorum yapmama gerek yok sanıyorum, acı gerçek ortada, sahte içkiler de.

İçki içenler tehlikeli midir?

Biliyorsunuz, ne vakit şiddet haberleri çıksa bir anda “alkol almıştı, alkolikti” şeklinde haberler yapılmaya başlanır. Nitekim 1930-40’ların Türkiye’sinde içki aleyhtarlarının en büyük argümanı da içkinin şiddete yöneltmesiydi. Bu doğru mu peki? İçki gerçekten şiddete sebep oluyorsa, içki içen kadınların değil de daha çok erkeklerin şiddete meyletmesini nasıl açıklayacağız? Özellikle söz konusu kadına yönelik şiddet olduğunda erkekler “ayık kafayla” şiddet uygulamıyorlar mı? Yani bu, erkekliğin şiddetle ilişkisini aklamak için bir bahane olmasın? İçki içen herkes alkolik mi oluyor? Daha sorulacak çok soru var.

Bu soruların aslında basit cevapları da var. Şiddetin sebebi içki değil (tıpkı bilgisayar oyunlarının olmadığı gibi). Sebep, kendinden zayıf gördüğüne şiddet uyguladığında bunun bir sonucu olmayacağını düşünen erkekliğin ta kendisi. Sebep, şiddetin birçok durumda meşru görülmesi, desteklenmesi, engellenmemesi. Bu nedenle kimisi içki içtikten sonra, kimisi gündüz vakti sokak ortasında ve ağzına içki sürmemişken şiddet uygulayabiliyor. 

Şu kadarcık tartışma gösteriyor ki içki içmeye alkol almak demek, içkiyi kriminalize etmenin söylemsel bir karşılığı gerçekten. Öyleyse içtiğimiz şeyin ne olduğuna bir daha bakmakta yarar var. Hatta şunu söylemeliyiz belki de: “Ben alkol almak değil, içki içmek istiyorum!”



Paylaş: