O anlamlı meyhane gelenekleri…
Bu topraklarda birbirimize duyduğumuz saygı ve hoşgörünün önemli bir parçasıydı meyhanelerin Ramazan ayındaki duruşları. Kimsenin kimsenin inancına müdahale etmediği, seçimlerine saldırmadığı, hassasiyetlerine incelikle yaklaştığı anlara her zamankinden çok ihtiyacımız varken, 2019 yılında kaybettiğimiz üstadımız Vefa Zat’ın 11 sene önce kaleme aldığı yazısına kulak verelim. Dileriz ki onun toprağı bol olsun, sizin de Ramazan ayınız kutlu olsun.
Mübarek Ramazan ayının gelmesiyle birlikte meyhanelerin bazıları kapanır, siyah kalın perdeler örterdi camlarını. 1950’li yılların başlarından söz ediyorum. Yani benim “miço” (meyhane komisi) olarak servis tepsisini elime aldığım ilk günlerden. Bu anlamlı geleneği biraz daha açayım isterseniz ama önce önemli bir hususu vurgulamam gerekiyor.
Geleneksel meyhanelerimiz gelenek ve görenekleriyle, jargonu ve ritüeliyle dile getirilmelidir diye düşünüyorum. Zira, nostalji duygularımıza kapılarak eklemeler ya da eksiltmeler yaparsak hem kendimizi, hem o dönemlere yetişememiş olanları, hem de gelecek kuşakları yanıltmış oluruz.
Bu nedenle otantik meyhaneler köhne masaları, mütevazı iskemleleri, mezeleri, gramofonları, çiçekçileri, lavaboları, tuvaletleri, tuvaletlerindeki musluk ve maşrapaları, mutfaklarındaki sinekkapanları, tel dolapları, olabildiğince de isim zikredilmeden müdavimleriyle dile getirilmelidir. Pek tabii ki o anlamlı gelenek ve görenekleriyle de…
İşte Mübarek Ramazan ayı boyunca bazı meyhanelerin kapalı tutulması da bu güzel geleneklerden biriydi. Belki de bu nedenle olacak akşamcı rakı tiryakilerinden bazıları Ramazan arifesinde bir hayli yükleme yaparlar ve kendilerini meyhanelerin kapanış dönemine hazırlarlardı. Ayrıca “Oruç Ayı” süresince içkiden uzak durulması sağlık açısından da çok önemliydi akşamcılar için.
Ramazan ayının gelmesiyle birlikte çoğu meyhanenin kapılarını müdavimlerine kapattığı için görevli personelin önemli bir bölümüne de yıllık izinleri verilirdi. Bu süre içinde mekânın genel temizliği ve bakımı yapılır, onarılması gereken yerler onarılırdı. Ayrıca mutfakta kullanılan tencere, kazan gibi bakırlar kalaylanmak üzere kalaycılara gönderilir, servis tabakları da yenilenirdi. Bu arada güneşten solan perdeler mutlaka yenileriyle değiştirilirdi.
Arife günü yaklaştıkça gerek meyhane görevlileri, gerekse müdavimler hareketlenmeye başlar, kendilerini yeni dostluk ve kaynaşma sofralarına hazırlarlardı. Arife günü tüm hazırlıklar tamamlanır, destanımsı kalemli Reşad Ekrem Koçu’nun da eserlerinde vurguladığı gibi bu hazırlıklardan bazıları meyhanenin müdavimlerine “Artık bizleri de hatırlayın” mahiyetinde evlerine gönderilirdi.
Kimi zaman bayram günleri evlerde yenilebilecek bir uskumru dolması, kimi zaman bir barbunya pilâki, kimi zaman da meyhanelerin o enfes lezzetlerini hatırlatan topik veya fava olurdu bu hatırlatma nesneleri. Genellikle de orta halli kesimlerin yaşadığı semtlerde yer alan esnaf meyhanelerinde uygulanırdı bu güzel gelenek.
Meyhane müdavimleri de bu anlamlı jesti karşılıksız bırakmaz, bayramın birinci günü meyhaneye hatır ziyaretinde bulunurdu. Ancak o gün içki ikramı yapılmaz, bayram tebrikine gelen konuklara çeşitli tatlılar ikram edilir, ardından hatır kahveleri içilirdi. Bayramın ikinci günü ise artık normal servise geçilir, meyhanelerde tekrar gerçek kimliklerine kavuşurlardı.
Siyah perdeler geleneğine gelince. Ramazan ayı boyunca meyhanelerin siyah kalın perdeleri kapalı tutulurdu hep. Böylece temizlik ve hazırlık çalışmaları da gözlerden saklanmış olurdu. Aslında ‘perde geleneği’ meyhane kültürümüzde hep vardı. Geleneksel meyhanelerimizde “vakt-i kerahet” gelmeye başladığında perdeler yavaş yavaş kapanmaya başlar, meyhane müdavimleriyle dolduğu anda tüm perdeler tamamen kapanmış olurdu.
Bu zarif gelenek bir anlamda içki içmeyen dini bütün insanlarımıza gösterilen saygıdan kaynaklanıyordu. Bizim yetişebildiğimiz meyhanelerin çoğunda uygulanırdı bu güzel gelenek.
Meyhanelerde perde kapatma geleneği sadece mahallelerin sokak aralarında ya da ana caddelerin kuytu köşelerinde bulunan esnaf meyhanelerinde değil, Sarıyer ya da karşı kıyıdaki Kanlıca, Kuzguncuk sahilinde hizmet veren sahil meyhanelerinde de uygulanırdı. Pek tabii ki söz konusu meyhanelerin denize nazır bölümlerinde değil.
Dahası çalgılı meyhanelerin çağdaş anlamda ilklerinden biri olan Gaskonyalı Toma’nın Bebek’teki sosyetik meyhanesinde bile görkemli perdeler vardı.
Bu zarif ve anlamlı gelenek Ramazan Ayı boyunca bütün gün boyu ve bütün ay süresince titizlikle uygulanırdı. Ne güzeldir ki bu meyhane geleneklerinden bazıları günümüzde de ihtimam ve itinayla uygulanıyor hâlâ.
Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun.
Bu yazı ilk defa buyukkeyif.com’da yayımlanmıştır.