Duygu dolu rakı manileri…
Mani, insanlığın eski çağlardan beri kullandığı, halk edebiyatımızın kendine has en küçük nazım şekillerinden biri. Toplumun gündelik hayatının kısa bir özeti de sayılabilir. Her konu hakkında yazılabilir, her yerde okunabilir. Dostlukları pekiştiren manilerin çilingir sofrası sohbetlerine nasıl bir tat kattığını Vefa Zat eğlenceli bir örnekle anlatıyor.
Bilindiği gibi insanın gönlünde sıcacık ufuklar açan maniler, çok eski çağlardan başlayarak zamanımıza kadar varlığını sürdüren, genellikle yedi heceli, dört mısradan oluşan küçük ve müstakil halk şiirleridir. Yaygın temaları aşk ve özlem olmasına rağmen niyet ve fal manileri, iş manileri, bekçi ve davulcu manileri, İstanbul’da bazı sokak satıcılarının söyledikleri maniler, İstanbul meydan kahvelerinin cinaslı manileri, Doğu Anadolu’da hikâye ve mektup manileri, ayrılık ve gurbet manileri, manilerde işlenen temalardan bazılarıdır.
Aile toplantılarımızda birbirimize sorduğumuz bilmeceler de bir tür manidir. Manilerde olduğu gibi manili bilmecelerde de birçok konu işlenir. Konuksever ve çabuk dostluk kurabilme hasletine sahip bir millet olarak sık sık dostlarımızı konuk ederiz sofralarımıza. Özellikle de rakı sofrası sohbetlerimiz ayrı bir mana ifade eder bizlere. Bu sofralarda söylenen şiirler, beyitler ise rakı sohbetlerinin tadına apayrı bir tat katar. Zaman zaman da manili bilmeceler sorarız dostluğa uzanan, dostlukları pekiştiren ‘hemdem’ (paylaşarak kaynaşma) sohbetlerimizde.
Dilerseniz konuya biraz daha renk ve lezzet katabilmek için o güzelim rakı sofraları manilerinin bazılarını bir hatırlayalım:
Bir elde altın kadeh
Öbüründe bir meze
Aldattı gönül verdim
Kadir bilmez bilmeze
Asmadandır kapısı
Ben gözüme aldırdım
Onbeş sene mahpusu
Boş olması hoş değil
Gönül uçacak ama
Kanadı yok, kuş değil
Boşaldı bizde kese
En sonunda ne olur
Kader kısmet ne ise
Naraları çift atar
Kasımpaşa kızları
Gerdan kırıp kaş çatar
Kenarları mercandan
Çek bıçağı vur beni
Artık bıktım bu candan
buyukkeyif.com - 2 Aralık 2014