"Dizi sektörü" yazısı hakkında
Geçtiğimiz pazar Anason İşleri Blog'da yayımladığımız "Dizi Sektöründe Neler Oluyor? Tekelleşme, Mafyalaşma, Kadın Düşmanlığı..." başlıklı, Tuğba Sivri imzalı yazı okurlardan çok teveccüh gördü, çok paylaşıldı. Bunun için çok teşekkür ederiz. Ancak sonrasında bazı tatsızlıklar da yaşadık.
Anason İşleri olarak Balzac'ın "Meyhane, halkın parlamentosudur" sözünü şiar edindik ve halka dair her meseleyi soframızın, dolayısıyla mecramızın konusu ettik, etmeye de devam edeceğiz. Kültür sanat alanında yaşanan tekelleşme de şüphesiz tüm Türkiye'yi ilgilendiren, kültür alanımızı çölleştiren bir sorun ve bunun bir şekilde gündeme gelmesi bize de söz söyleme alanı açtı. Editörümüz, toplumsal cinsiyet ve popüler kültür alanında doktoralı, feminist arkadaşımız Tuğba Sivri'nin kaleme aldığı yazı "Kişileri değil, kurumlardaki sorunları konuşalım" diyen, konuyu sistem sorunu olarak ele alan bir yazıydı ve okuyanların çoğundan çok olumlu dönüşler aldık, teşekkür ederiz.
Ancak maalesef Türkiye'de sistematik sorunları gündeme getirmek, kurumsal aksaklıkları eleştirmek uzun vadede pek mümkün olamıyor. Kişiler üzerinden dedikodu malzemesi haline getirilen ya da siyasi ajandalarla merkezinden saptırılan konular hakkındaki eleştirel sesler, bu gürültü arasında duyulmuyor. Daha kötüsü, bu eleştirel sesleri kendi gündemi doğrultusunda eğip bükerek kullananlar da olabiliyor.
Nitekim bizim blog yazısının da hiç istemediğimiz, yazıda asla savunulmayan noktalara çekilerek amacından saptırıldığını gördük. Sosyal medyanın gülü de dikeni de bu: Herkes istediğini söyleyebiliyor. Böyle bir ortamda yazıyı kaldırmanın, konuyla ilgili eleştirel tartışma açısından daha sağlıklı olacağına karar verdik.
Bu demek değil ki kültür sanat alanındaki tekelleşmeye, kadınların gençlik ve güzellik baskısıyla alan dışına itilmesine, %1'lik bir kesim dışında oyuncular dahil dizi sektörü çalışanlarının korkunç sözleşmelerle çalışmak zorunda bırakılmasına karşı değiliz. Tabii ki karşıyız; çünkü bunların toplumsal belleğimize, duygulanım ve düşünme şeklimize, hatta konuşurken kullandığımız kelimelere kadar etkisi olan bir kültürel sistemin sorunları olduğunun farkındayız. Hatırlarsınız, "alkol almıyorum, içki içiyorum" diyen bir yazı da yazmıştık; düşününce hiçbiri birbirinden bağımsız değil.
Lafı uzatmayalım. Daha sağlıklı, daha çoksesli bir tartışma ortamında bu konuları yine gündeme getirecek, bu ortamın kurulabilmesi için de çabalayacağız. Anason İşleri, rakı kültürünün sadece rakıyla ilgili olmadığını; bir toplumun kültürel zenginliğinin de tüm bunları bağlantısal düşünebilmekten geçtiğini biliyor. Anason İşleri bu ülkede zengin bir kültürel ortam için üretmeye devam ediyor. Sizin desteğinizle, iyi ki...