Aziz Nesin, ölmeden önceki gün rakı içti mi?

Bugün, Aziz Nesin’in ölüm yıldönümü. 1995’te kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yuman büyük yazar Nesin’in ölümüyle ilgili “rakı” içeren bir tartışma var. Hakan Kaynar’dan dinleyelim:

Aziz Nesin tutumluluğuyla meşhur. Onu Missouri’ye davet eden Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin devrimci öğrencilerine “Benim meyhaneye gidecek param yok,” demesi hiç şaşırtıcı değil, “çalışıyorum” demesi de. Dile kolay, yüzün üzerinde kitabı var. Hayatını kaybettiği 5 Temmuz 1995 gecesinin öncesinde de Alaçatı’da kitaplarını imzalayacaktı, imzalayamamış. Yorgun olduğunu söylemiş yanındakilere. 

Son günlerine şahit olan insanlardan biri Çeşme’de “Fransız turistleri organize eden bir acente” için çalışan Necip Yanmaz, diğeri sevgilisi Ayben Kop. Bu iki ismin, yazarın ölümünden sonra gazeteci Mustafa Ekmekçi’ye anlattıklarında ise örtük bir tartışma var. Ama olayları kaba neden-sonuç ilişkileri üzerinden açıklama alışkanlığımıza dair ilginç bir tartışma bu. Seksen yaşında, kalp rahatsızlığı olduğu bilinen Aziz Nesin acaba ölmeden önceki gün rakı içti mi, içmedi mi?

Necip Yanmaz demiş ki Ekmekçi’ye, yazarın sevgilisini de kastederek, “Onları otele yerleştirdim. Akşam denize nazır oturunca keyiflenmişler. Hatta, ben içkiyi falan düşünmediğimden teraslarına güzel yemek servisi yaptırdım. Aziz Bey bana ‘Necip, rakı var mı?’ dedi. Ben bir şaşırdım. Tabii o da şaşırdığımı görünce ‘Merak etme, ben içerim!’ dedi. İyi hocam! dedim, hatta eşine baktım. O anda o da ‘olur’ işareti yapınca ‘Peki hocam!’ dedim, rakıyı getirttim,” diye anlatmış. Mustafa Ekmekçi’nin neden bunca ünlem işareti kullandığını sorgulayabiliriz elbette, yazının konusu Aziz Nesin’in son günü. Kendince ölüm nedenini arıyor sanırım. Hayır diyor Yanmaz, rakıdan değil de o sabah çok yüzmüş denizde! 

Aziz Nesin’in sevgilisi Ayben Kop da bu ünlemlerden alınmış olacak ki bu yazıdan hemen sonra Mustafa Ekmekçi’yi aramış. Necip Yanmaz’ın anlattıklarını yalanlamış: “Büyük rakı verdiler… Büyük rakıyı hiç kimse bitiremez ki, ben iki duble rakı içtim orada. Aziz Bey su içti. Sonra, sofrayı toplarken götürdüler rakıyı. Aziz Bey, doğru düzgün yemek bile yemedi. Ordövr gibi bir şeyler çıkardılar, sonra bir et, piyazımsı falan. Aziz Bey onlara da elini sürmedi denilebilir. Meyve yedi. Ama rakı, kesinlikle içmedi. Rakıyı da benim için istedi.” 

Her ölüm erken. Ama anlaşılan yakınları Aziz Nesin gibi bir fenomene her insan için mukadder olan olayı yakıştıramamışlar ki ölümü de bir tartışmaya yol açmış. Aziz Nesin’in yaşı ve hastalıkları düşünüldüğünde içse bile rakının ne suçu olabilir? Denize girmesi doktorunca yasaklanmış ama hayır demiş “inatçı ihtiyar” ben illa gireceğim: “Orda belediyede çalışan bir hanıma söyledi. Ona mayo getirdiler.” 

Ayben Kop’un, sonraki saatlerine dair anlattıklarına bakılırsa Ahmet Piriştina’nın evindeyken fenalaşmış ama doktor istemiyor! Komşulardan bir doktor, geçerken uğradım diye kandırmış yazarı. Tansiyonunu ölçmüş, 18. Dilaltı hapı vermiş Aziz Nesin’e. Ama hasta inatçı, kalbini doktora dinletmemiş. Sonrasında kendini iyi hissetmiş olmalı, sohbete katılmış, meyve bile yemiş. Ayben Kop bunları anlatırken bir de “İçki zaten almıyor,” diye de eklemiş. O gece otelde fenalaşıp kalp krizi geçirecek yazar. 

Mustafa Ekmekçi’nin ünlemleri veya bu garip savunma, olaylar hakkında düşünürken basit bir neden-sonuç ilişkisi kullandığımızın göstergesi değil mi? Öldü, çünkü önceki gün rakı içmişti; öldü, çünkü denize girmişti; öldü, çünkü otelde klima yoktu; öldü, çünkü ambulans gecikti! Adam seksen yaşında! Doktorunun denize girmesin diye uyardığı kadar hasta belli ki…

100 Dublede Cumhuriyet Tarihi, s. 93-94

Paylaş: